Uzun zamandır Siyonist, Evanjelist ittifakı ile bölgemizde oluşturulan insanlık dışı uygulamaları ve işgal planlarını dikkatle izliyoruz. Gazze’de başlayan ve Filistin topraklarında yaygınlaşan şiddetin Lübnan topraklarına yayılmasını ve İsrail’in sınırlarını genişletme çabasını takip ediyoruz. Özellikle SDG üzerinden sınırlarımıza yönelik sistematik tacizin farkındayız. ABD eliyle bölgede oluşturulan sözde terör ordusunun İsrail’in bir ileri karakolu olarak yapılandırıldığını ve son dönemde Kürt, Yahudi kardeşliği üzerinden kurgulanan sahtekar propagandayı da dikkatle izliyoruz. Bir yandan Irak, Suriye ve Lübnan’daki Türk nüfusun aşama aşama yok edilmesi, kontrolsüz göçe zorlanması, diğer yandan Siyonist-Evanjelist kirli ittifakının paralı askerlerinin Kürt yapılanması altında gerçekleştirdiği etkin ve planlı sarma operasyonuna uzun zamandır dikkat çekiyoruz.
Suriye’nin Kuzeyindeki hazırlıklar gibi, Lübnan’a yönelik saldırılar gibi, Kerkük’te 37 yıl sonra gerçekleştirilen nüfus sayımını da aynı hassasiyetle takip ediyoruz. Daha önce Türkmeneli’nin diğer vilayetlerinde yapılan oyunların aynısının Kerkük’te yapıldığını biliyoruz. Söz konusu Siyonist, Evanjelist ittifak bölgede ustalık içinde her kalıba girmektedir. Bir taraftan IŞİD maskesi giyerken, bir anda biçim değiştirerek PKK maskesi giyebilen bu yapı, daha önce Erbil’de ve diğer Türkmen kentlerinde oynanan tezgahı Türkmenlerin sembol şehri Kerkük için de sahnelemektedir.
Kerkükte, Barzani önderliğindeki yapının koordinasyonunda sistematik olarak on yılı aşkındır sürdürülen bir projenin son aşamasına gelinmiş durumdadır.
Sürecin ilk hamlesi olarak Kerkük’teki Nüfus ve Tapu müdürlükleri kundaklanarak, tapu kayıtlarındaki izler silinmeye çalışılsa da Türk devlet aklı bunun önlemini almış ve tapu kayıtlarını dijital arşivde muhafaza altına almıştır.
Kerkük’te Türklerin yaşadığı bölgelerde terör saldırıları ile katliam, fidye talebi, kaçırma, işkence ve diğer yıldırma yöntemleriyle ve Irak’ın bazı bölgelerinde IŞİD’den de destek alınarak insanlar bezdirilmiş ve göçe zorlanmıştır. Bu süreçte maalesef Irak Türkmen nüfusu ülkemize kitlesel göçler gerçekleştirmişlerdir.
Türk bölgelerine PKK, Peşmerge ve IŞİD teröristlerini sistematik olarak sokup işgal girişiminde bulundular ve başka bölgelerden Kürt nüfus getirerek, haince bir iskan politikası işlettiler. Türklerin yerine getirilen Kürtlere imkân sağlayıp, memuriyet verip, arsalar satışları ile bu süreci destekledirler. Türkmeneli’nden göç ettirilen Türklerin yerine; Suriye, İran ve Türkiye’den Kürtleri getirerek vatandaşlık verdiler ve bölgede açık bir demografik manipülasyon yaptılar. Şimdi, 37 yıl sonra Kerkük’te yapılacak olan nüfus sayımı ile bu süreç tamamlanmak istenmektedir. Türkmen kardeşlerimizin göç ettikleri ülkemizde kalma eğilimi de bölgedeki sosyolojik değişimi beslemektedir.
Nüfus sayımının, bütçe, kalkınma projeleri, meclis ve vilayet meclisi sandalyeleri gibi birçok konuyu etkileyeceği ortadadır. Elektronik ortamda gerçekleştirilecek sayımda, etnik ve mezhebi sorular yer almayacak olsa da; gettolarda yaşayan grupların nüfus oranları belli olacak ve buna göre sosyolojik ve siyasal denge şekillenecek.
Bölgeden gelen haberlere göre Kerkük’e son üç gündür 260.000’den fazla insan giriş yaptı. Bu hareket ağırlıklı olarak, Süleymaniye, Erbil gibi bölgelerden gerçekleşti. Bölgede görev yapan devlet memurlarının ifadesine göre bir çekirdek ailenin yaşayabileceği dairede 90 kişi nüfus sayımına dahil edildi. Bugün Kerkük’te yapılan nüfus sayımı açık usulsüzlüklerle uzun bir zamandır sürdürülen sürecin tamamlanması amacıyla yapılmaktadır. Şehir dışından taşınan kitlelerle yapılan ahlaksız uygulamalara yenileri eklenmiştir. Bu haliyle yapılacak nüfus sayımı Barzani koordinasyonundaki geniş Kürt mutabakatına avantaj sağlayacaktır. Bu sayım esas alınarak yapılacak her türlü uygulama gayrımeşrudur.
Kerkük’te ortaya çıkan bu durum çok boyutlu bir durum olmakla beraber, yaşanacak sonucun milletimiz tarafından da dikkatle analiz edilmesi gerekmektedir. Özellikle ülkemizde bulunan Irak Türkmeni kardeşlerimizin bu meseleye iyi odaklanması gerekmektedir. Eğer toplumsal olarak dinamik bir pozisyon alıp, topraklarımızı savunmaz ve fiziki varlığımızı sürdürmez isek Erbil gibi Kerkük’ü de kaybederiz.
Ayrıca ülkemizin diplomatik imkanlarla Kerkük’teki sürece müdahil olması gerektiğini düşünüyoruz. Aziz milletimizin bu hassas konulara duyarlı olması, tüm kaynak ve enstrümanlarla dinamik bir çabanın içine girmesi gerektiğine inanıyoruz.
Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği olarak; İsrail’in destekçileri ile birlikte sürdürdüğü saldırgan tutumun farkındayız. Mazluma millet sorulmaz prensibi ile hareket etsek de, Gazze’de katledilen soydaşlarımızın, Lübnan’da yerinden edilen Yörük ve Türkmenlerin, Suriye’de direnen Türkmen Dağının, Türkmeneli’nde yürütülen süreçlerin farkındayız. İsrail’in bölgede işlettiği Kürt kartının farkındayız. Yüzyıllardır kardeşçe yaşadığımız Müslüman Kürtleri İsrail merkezli bu oyuna karşı uyanık olmaya davet ediyoruz. İsrail ile birlikte hareket eden itibarını da, şerefini de, geleceğini de kaybeder.
Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da ITC Irak Türkmen Cephesindeki kardeşlerimizin yanında olacağımızı, milletimizin asli mülkü Kerkük’teki yanlı ve yanlış sayımın yok sayılması ve özellikle nüfus sayımına göre Kerkük’ün Irak Kürt Bölgesi’ne bağlanması girişiminin geçersiz olacağı konusundaki tavrımızı tüm taraflara ve kamuoyuna ilan ediyoruz.
Kerkük’te Türkmenlerin içinde olmadığı, kararın ve yönetim sürecinin bir parçası olmadıkları hiçbir süreç meşru olamaz. Asla kabul edilemez ve gereği en güçlü şekilde yapılmalıdır.
TÜRK DÜNYASI YÖRÜK TÜRKMEN BİRLİĞİ
YURT DIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR KOMİSYON BAŞKANLIĞI
