Kırım Hansarayı, 16. yüzyılda Bahçesaray’da Kırım Hanları için yapılmış saraydır. Hanların yönetim merkezi ve ikametgahı olmuştur. Osmanlı ve Kırım-Tatar mimarisiyle inşa edilmiştir. İçinde cami, harem, divan salonu ve ünlü Gözyaşı Çeşmesi bulunur. Günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Aşık Sümmanî hikayesinde ise şöyle geçer:
…Pirlerin düşte gösterdiği ebedî yâr Gülperi’yi bulmak için diyar diyar dolaşan Âşık Sümmanî, yolculuğu sırasında Trabzon’dan geçerek nihayet Kırım’a ulaşır. Bir gün, bir fırının önünde otururken Muharrem Usta adında birinden Kırım’daki bir sarayın hikâyesini duyar. Usta’nın anlattığına göre, sarayın kapısında asılı duran bir taş vardır. Bu taştan günahsız olanlar rahatça geçebilirken, günahı olanlar kapıdan girmek istediklerinde taş başlarına inermiş.
Muharrem Usta, Sümmanî’yi de bu sarayı görmeye teşvik eder. Önce çekinse de sonunda niyetlenir. Abdestini alır, kalbi titreyerek kapıya yaklaşır. Yavaş adımlarla taşın altından geçer, yürümeye devam eder. Taş başına inmeyince içeri girmeyi başarır. Sarayın her köşesini dolaşır, sarayın her yerini tek tek inceler. Çıkışta yine taş ona dokunmaz ve dışarı çıkar. Ardından Muharrem Usta’nın yanına gelir ve gördüklerini oradaki halka ozan diliyle anlatmaya başlar.
HANSARAYI DESTÂNI
Vardım Kırım ülkesine divânı Hânsarayın
Gönlümü müşerref etti dört yanı Hânsarayın
Görüben seyrân eyledim bâğını bostanını
Ol bâğ-ı cinâna benzer gülşânı Hânsarayın
Ol sarayı bezetmişler ne güzel nâkış ile
Gören gözler hûn olup dolar çeşmi yaş ile
Limon portakal karpuzu ol elmas tıraş ile
Yemeden terk-i cân eylemiş sultânı Hânsarayın
Ehl-i ârif sıdk-ı sâdık ser-giriftâr ordadır
Her vesile mâhi üzre gûş u ağyâr ordadır
Ol hâbibin sancaktarı melik ejder ordadır
Himmeti zâhir olunsun irfânı Hânsarayın
Üç yüz elli beş talebe ders okurlar ihyâsı
Bahr-i muhit gibi coşar bu deminde kimyâsı
Dağıstanlı bir müderris ol ilminde deryâsı
Sini otuz beş yaşında sultânı Hânsarayın
Yüz seksen mürşidân var bunların böyle işi
Kimi Rufâi Mevlevî kimi tarik-i nakşi
Bâbında var bir selasil adama mehenk taşı
Adamı mehenge çeker o cânı Hansarayın
Vardık pâyitaht yerine gönlüm doldu harâret
Hamd olsun hamd u senâlar gözüm kıldı ziyaret
Bir ceylanın derisine yazılı o âyetü’l-beyyinât
Osmân-ı Zinnûreyn yazmış bu hattı Hânsarayın
Yirmi dört odası var bilin bayı gedâsı
Ayeti hadisle yazılı her güne ifâdesi
Leğen ibrik peşrih ile sarılı seccâdesi
Sanarsın bugün sarılmış erkânı Hânsarayın
Altın gümüşten yapmışlar ne güzel hamâmları
Sedre ser döşeli her yeri Horasan halıları
Yarı yanmış yarı sönmüş var altın şamdanları
Her tarafı cilâ vermiş rüşânı Hânsarayın
Bana derler vasfedersen var mı bunun dahası
Bir hazineye mâliktir bir taşın pahası
Bâbında var bir bekçisi devirmiş ejderhası
İbtidâ hasmı oymuş düşmânı Hânsarayın
Gelip bir bir âlimleri hoş emir sarığ ile
Dost ile dost olmaktadır gezmezler fârığ ile
Beş yüz elli beş efendim böyle bir tarih ile
O tarihe makam tutmuş makâmı Hânsarayın
Vardım pâyitaht yerine bu gönlüm safâ ile
Şâh o mevkiyi terk etmiş gör nice cefâ ile
Seyrimize sebep olan Muharrem Usta ile
Sümmânî’den kalsın eser destânı Hânsarayın


Kutlarım.
Devamını dilerim.