2020 yılında 2. Karabağ Savaşı, Rusya’nın da arabuluculuğu ile bir ateşkes anlaşması ile son buldu. Söz konusu anlaşmanın 9. Maddesinde Azerbaycan’a bağlı Nahcıvan Özerk Cumhuritei ile Azerbaycan arasında ulaşım yollarının açılması öngörüldü. Bu maddede, “Bölgedeki tüm ekonomi ve ulaşım bağlantıları açılacaktır. Ermenistan Cumhuriyeti; insanların, araçların ve malların her iki yönde engelsiz hareketini organize etmek için Azerbaycan Cumhuriyeti’nin batı bölgeleri ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasındaki ulaşım bağlantılarının güvenliğini garanti eder” ifadelerine yer verildi.
Doğal olarak Azerbaycan bu madde ile iki ülkenin Zengezur koridoru konusunda anlaşmış olduğunu öne sürüyor. Ermenistan ise yine yan çizerek ulaşım yollarının açılmasını desteklediğini ancak bu maddede Zengezur adının kullanılmadığı gibi Bakü’nün talep ettiği şekliyle bir koridor projesinden de bahsedilmediğini belirtiyor.
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, “Zengezur koridorunun oluşturulması ulusal, tarihi ve gelecekteki çıkarlarımızla tam olarak örtüşüyor. Ermenistan istese de istemese de Zengezur koridorunu hayata geçireceğiz. Eğer Ermenistan isterse bu konuyu daha kolay çözeceğiz, istemezse zorla çözeceğiz” diyerek bu konudaki net tavrını ortaya koydu.
İşte bu gelişmelerin devam ettiği ortamda, 2021 yılında bir gazetici dostumuzun ifadesiyle watsapp Cumhuriyeti olan Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilan edildi.
Batı Azerbaycan Topluluğu Başkan Yardımcısı ve Azerbaycan Millî Meclisi Milletvekili Hikmet Babaoğlu’nun terör oluşumu olarak nitelendirdiği bu sözde cumhuriyet, merkez olarak da Türkiye’yi seçti.
Bundan tam bir yıl önce Ankaranın en kritik Merkezi Beştepe de temsilcilik açarak kamuoyuna açılım yaptı. Sözde Cumhurbaşkanının dolandırıcılıktan 4 yıl hapis yatmış Rizvan Talibov, yardımcısının da Hizbullah davasından 12 yıl mahkumiyet almış Batmanlı Mehmet Ali Arslan’ın olduğu bu sözde Defakto Göyçe Zengezur Türk Cımhuriyeti’nin sözce temsilcileri, gazetelerde boy boy poz vererek Cumhuriyetin Türkiye ve Azerbaycan tarafından Kabul edildiğini, 30 ülkenin temsilcilik sözü verdiği gibi deli saçması beyanatlarla ilginç bir algı yürüttüler.
Hiç bir stratejik okuması olmayan, bayraktarlığını yaptığı Türk Milliyetçiliği adına ezber sloganlar dışında hiçbir katkıda bulunmamış kişilerin de yine aynı stratejik odaktan uzak bir yaklaşımla ‘Yeni Türk Cumhuriyeti Hayırlı Olsun’ diye bağırmaları, milletimizi ayakta tutan milliyetçilik duygusunun içinin ne kadar boşaltıldığı, ne kadar tehlikeli ve başıboş bir hale getirildiğini de gözler önüne serdi.
Aradan geçen bir yıl ve gerçeklerin gün yüzüne çıkmasıyla olay tam unutuluyor sanmıştık ki, yeni bir gelişme ile konu tekrar gündeme geldi.
Cumhurbaşkanı’nın ticari sahtekarlığı bu sözde cumhuriyetin çıkarlarını ürkütmüş olmalı ki, yine yardımcısının da içinde olduğu bir grubun şikayeti ile Türkiye’den deport edilmiş, Azerbaycan’da da tutuklattırılmıştı. Bunun üzerine sözde cumhuriyetin sözde kabinesi toplanarak, Cumhurbaşkanını görevden almış, yerine Azerbaycan’dan bir hanımefendiyi Cumhurbaşkanı seçmişti. Gelen bir başka habere göre de özellikle Güneydoğu’da bu sözde Cumhuriyette çalıştırılmak vadiyle üyeler kaydedilmekte ve muhtemelen çıkar temini yapılmaktaydı.
Bu da; uzun zamandır tekrar ededurduğumuz ‘bir yerde birileri, durup duruken, bir kavramı ağzına sakız ediyorsa, bilin ki orada bir sahtekarlık vardır’ iddiamızı doğrular niteliktedir.
Değerli Kamuoyu, Aziz Millet;
Azerbaycan ya da Türkiye’nin kontrolünde olmayan bu çalışma olsa olsa ancak bölgedeki başka güç odaklarının bir çalışmasıdır. Başka güçlerin denetiminde bir Kürt bölgesi oluşturma ve Türk Dünyasını birbirine bağlayacak olan bu kadim yolu sabote etme girişimidir.
‘Ermenilerden bu toprakları almamız neden rahatsız ediyor’ gibi milli duyguları okşayıcı ya da irite edici cümleler ve altı doldurulmamış milliyetçilik duyguları ile Türk Milletinin zihnine oyun oynanmak istenmektedir.
Hakan Fidan adına açılmış sahte twitter hesabından yapılan paylaşımı retweet ederek, bir takım ilişkilerle gazetelerde haber çıkartarak oluşturulan bu algı, Türk Devletler Teşkilatı ve resmi makamların çalışmalarını baltalamaktadır.
Son olarak Buhara’da toplanan ve KKTC’yi gözlemci Devlet olarak kabul eden ve Zengezur’un açılacağına kesin vurgu yapan Türk Devletler Teşkilatı’nın, hem de katıldığı iki uluslararası toplantıda Zengezur koridorunun açılacağını, bunun da kimseyi ilgilendirmeyeceğini, bu hakkın Azerbaycan’da olduğunu açıkça ifade eden Cumhurbaşkanımızın açıklamalarına ve Türk Dış Politikası kurgusuna muhalif bir girişimdir.
Tek başına imzaladığı sözde kararnamelerle bakkalı, manavı, kasabı Bakan, Bakan Yardımcısı atayan bir sahtekar tarafından yönetilen ve son olarak Seyhanlar Grup başkanı Adil Seyhan’ı Sanayi ve Ticaret Bakanı ilan eden bu sözde Cumhuriyet, işadamları üzerinden ekonomik çıkar devşirmektedir.
Son Karabağ Savaşı ile 30 yıllık işgalden kurtarılan Türk toprakları üzerinde yapılan arazi devşirme çalışmalarına son verilmelidir. Karabağ, Şuşa, Zengezur üzerinde basit ekonomik çıkar ilişkileri kurulamayacak kadar mübarek Türk topraklarıdır.
Azerbaycan Milletvekili ve Batı Azerbaycan Grubu Başkan Yardımcısı Hikmet Babaoğlu’nun da deyimiyle; Azerbaycan, zaten bölgedeki haklarını Batı Azerbaycan Topluluğu olarak resmî platformda sürdürüyor. Bu korsan cumhuriyet ilanı birliğimize yönelik açık bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. Zengezur’a dair müstakil bir devlet iddiası bizim millî birliğimizi hedef alan topyekûn bir sabotaj girişimidir.
Sayın Erdoğan ile sürekli görüştüğü, resmî kurumlardan tam destek aldıkları gibi ifadeler kullanan, gösterişli açılışlar ve maliyeti yüksek bina ve diğer etkinlikleri organize eden Mehmet Ali Arslan’ın ne bölge ile ne de Türk Milleti’nin varlık ve beka davası ile ilgisi yoktur.
Resmi dilin ‘Azerbaycan Dili’ resmi dinin de ‘Laiklik’ olduğu (her ne demekse) bu devlet girişimi, daha önce de sahte Doğu Türkistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı hatırlatmaktadır.
Malesef, Cumhuriyet’inden Hürriyet’ine, Türkiye gazetesinden başka nice gazetelere, kurulan Cumhuriyetin Türkiye tarafından tanındığı haberleri yaptırılarak oluşturulan algıya devlet yöneticilerinin sessiz kalması bu girişimleri cesaretlendirmektedir.
Hakeza son zamanlarda 7 kişinin bir araya gelerek kurduğu ve bütün gücünün bu 7 kişiden oluştuğu, adına ‘Turan’, ‘Türk Devletleri’ gibi cafcaflı kavramlar ekleyen DERNEKLER, logolarından dernek ibaresini de kaldırarak ‘Birlik’, ‘Teşkilat’ gibi kadim medeniyet kavramlarımızı öne çıkararak, aynı şekilde imzalı bir A4 kağıtla ülke, il temsilcilikleri dağıtmaktadır. Bütün bunların yasalarımızda, Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Genel Müdürlüğü yönetmeliklerinde hiçbir karşılığı yoktur. Türk Milleti, Türk Milliyetçileri bu tür kurnazlıklar karşısında uyanık olmalıdır. İçi boşaltılmış, sözde milliyetçiler, sahte turancılar tarafından yönlendirilen bir milliyetçilik en çok da Türk Milletine zarar verecektir. Medeniyet tasavvurundan uzak, Milletimizin kadim değerlerinden ve inancımızın düsturlarından habersiz bu tarz girişimler, yükselen değer Türk Milleti, Türk Devletler Teşkilatı, Türk Birliği gibi kavramlar üzerinden siyasi güç ve ekomik çıkar devşirme girişimleridir.
Bu tarz oluşumlarla ilgili gerçeklere küçük bir internet araştırması ile bile ulaşabilecekken, kolaycılığa kaçmak, sorgusuz ve akılsız biatın ta kendisidir. Türk Milleti zekidir. Türk Milleti ahlaklıdır. Türk Milleti bu oyunlara karşı uyanık olmalıdır.
Türk Devleti de bu tür girişimlere geciktirmeden müdahale etmeli ve gereğini yapmalıdır. Aksi taktirde bu sahtekarların Devlet içindeki işbirlikçileri konusu da gündeme gelecektir.
3335 Sayılı Uluslararası Teşekküllerin Kurulmasına Dair Kanun çerçevesinde kurulan ve Bakanlar Kurulu Kararı ile onanan Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği, bünyesindeki Dernek, federasyon, konfederasyon, ve vakıf ile birlikte hareket ettiği platformlardaki yüzlerce Sivil Toplum Girişiminin desteğiyle Türk Milletinin varlık ve beka davasını ilgilendiren her konuda inisiyatif almaya, görüş beyan etmeye, uyarmaya, uyandırmaya ve kurumları harekete geçirmeye devam edecektir.
Türk Milletine saygı ile duyurulur.