Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği yetkilileri, Yunanlıların Onur Günü olarak kutladıkları, kurtuluş başlangıcı kabul ettikleri ve Tripoliçe katliamının yaşandığı 23 Eylül 1821 olaylarıyla ilgili olarak Birleş Milletler’e ve Uluslararası İnsan Hakları Mahkemesi’ne olayların bir soykırım olarak kabul edilmesi için başvuruya hazırlanıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medya hesaplarında gündeme getirdiği ve arkasından Dışişleri tarafından da üzerine gidilen Tripoliçe diğer adıyla Mora katliamı konusuna Yörük Türkmen STK’ları sahip çıktı.
3335 Sayılı Uluslararası Teşekküllerin Kuruluşuna dair Kanun çerçevesinde kurulan ve Yörük Türkmen STK’ları için bir çatı kuruluş statüsünde olan Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği hukukçuları ve bilim heyeti konu hakkında özel bir çalışma yapıyor. Tüm belgeleri ve uluslararası hukuki boyutuyla Tripoliçe katliamının tarihin gördüğü en büyük ve en kirli soykırım örneklerinden biri olduğu hususunu ele aldıklarını ve bu konuda bir bilim ve hukuk komisyonu kurduklarını ifade eden Birlik Başkanı İrfan Tatlıoğlu, hazırlayacakları dilekçeyi belgeleri ile birlikte en kısa sürede BM’ye ve diğer uluslararası kuruluşlara sunacaklarını söyledi.
PRİPOLİÇE KATLİAMI BİR SOYKIRIMDIR
Hazırladıkları sosyal medya paylaşımları ve gerçekleştirecekleri video konferanslarla toplumu daha ayrıntılı bilgilendireceklerini söyleyen Tatlıoğlu, Mora isyanı olarak da bilinen Tripoliçe Katliamının sadece Müslüman Türklere karşı yapılmadığını, Arnavutların ve Osmanlı himayesindeki Yahudilerin de katledildiğini ifade ederek aşağıdaki konuların BM gündemine getirilmesi gerektiğini ifade etti:
1) Bu katliam Müslüman Türklere, Arnavutlara ve Osmanlı himayesinde yaşayan Yahudilere yapılmıştır.
2) Bu sefil katliamı Yunanistan kurtuluş günü olarak kutlamaktadır.
3) Tripoliçe katliamı açık bir Soykırım’dır. Tarihi vesikalar ve tarihçiler bu konuyu net olarak ortaya koymaktadır.
4) Uluslararası kuruluşlar nezdinde bu soykırım kabul edilmelidir.
5) Bu soykırım konusunda bir ilim ve hukukçu heyeti oluşturularak çalışmalar yapılacak ve delilleri ile uluslararası insan hakları mahkemesine başvuru yapılacaktır.
6) Bugün de Batı Trakya Müslümanlarına yönelik kimlik, kültür ve dini hayata yönelik örseleyici tutumlar sergilenmektedir.
7) İsrail’in Yunanistan ile artan diplomatik ilişkilerinde bu tarihî soykırımı gözardı ediyor olması bir tutarsızlıktır. Tarihi kaynaklar Osmanlı himayesinde güvenle yaşayan Yahudi toplumunun da Rumlar tarafından katledildiğini bize göstermektedir.
8) Bugün böyle bir soykırımı kurtuluş günü, onur günü olarak Yunanistan hükümetinin kutluyor olması pervasızca bir onursuzluk halidir.
Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği Genel Sekreteri Cemal Akkuş ise, 1821’de Mora’da katledilenlerin büyük çoğunluğunu Osmanlı tarafından bölgeye yerleştirilen Yörük Türkmenler olduğunu ifade ederek, zaman değişse de katliamcı ruhun değişmediğini, bu gün de Yunanistan’ın aynı saldırgan tutumuna devam ettiğini ve o coğrafyada yaşayan Yörük Türkmenler, evlad-ı fatihan’a eziyet ettiğini, inançlarını ve kültürlerini yaşama konusunda engeller getirdiğini söyledi.
Osmanlı Devleti’nin, kuruluş ve genişleme dönemlerinde, Osmanlı idaresine giren topraklara Türk nüfus naklettiğini, boş ve harap toprakların şenlendirilmesini hedefleyen devletin, Anadolu’dan Rumeli’ye, Rumeli’den Anadolu’ya müslim ve gayr-ı müslim nüfus naklettiğini ifade eden Akkuş, Türklerin topraklarına yeni katılan bölgelerde yaşayan ve merkezî otoriteyi sarsıcı mahiyetteki nüfusu Batılılar gibi öldürmek yerine Türk nüfusun ağırlıklı yaşadığı yerlere yerleştirerek bir barış iklimi oluşturduğunu, oralara da ağırlıklı Yörük Türkmenleri yerleştirerek bir sosyal denge sağladığını sözlerine ekledi. Mora’da Argos’un alınmasından sonra buradan 30.000 insan Anadolu’ya, Anadolu’dan da Türkmen ve Tatar göçmenlerin Tesalya’ya kadar olan bölgeye yerleştirildiğini hatırlatan Akkuş, Rumların ise Türkler, Arnavutlar ve Yahudilerle birlikte huzur içinde yaşadıkları Moro’da isyan çıkartarak kendileri dışındaki herkesi ayırt etmeden vahşice katlettiklerini hatırlattı.
Bilindiği gibi Türk Dervişleri Sarı Saltuk, Geyikli Baba gibi önderlerin öğrencileri alperenlerin evlatlarının yaşadığı Rumeli’ye sevkedilen Naldöken, Tanrıdağı (Karagöz), Selânik, Vize, Kocacık ve Ofçabolu Yörükleri ve tatarlar bugün de Balkanlar’da hayatlarını devam ettirmekte ve Türk varlığını sürdürmektedirler. Yunanistan son olarak mültecilere uyguladığı vahşi tutumla dünya gündemine gelmiş, Cumhurbaşkanının BM Genel kurulunda yaptığı konuşma ile konuya tekrar dikkat çekilmişti.
TRİPOLİÇE (MORA) KATLİAMI NEDİR?
Mora Yarımadası’nda 10 binlerce Müslüman Türk’ün öldürülmesiyle sonuçlanan ve tarihe “Tripoliçe katliamı” olarak geçen vahşetin üzerinden 201 yıl geçti.
1821-1829 yıllarında Yunanistan’ın Osmanlı Devleti’nden bağımsızlığını kazanmasıyla sonuçlanan ayaklanma olarak bilinen Mora İsyanı, büyük bir vahşet tablosunu beraberinde getirdi.
23 Eylül 1821 tarihinde Yunanlar, Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandıkları Mora İsyanı sırasında ele geçirdikleri Tripoliçe’de, Türkleri katletti.
İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlı’ya baskılarını fırsat bilen Yunanlar, 200 yıl önce tarihte eşine az rastlanır katliamlardan birini yaptı.
Türkler, Arnavutlar, Rumlar ve Yahudiler bir arada yaşıyordu
Türkler, Rumlar ve Yahudilerin iç içe yaşadığı kent, bir huzur atmosferinde yaşayan farklı kimlikten insanlara ev sahipliği yapıyordu.
Etrafı surlarla çevrili Tripoliçe, 1821 yılında patlak veren Yunan isyanı ile birlikte Rumeli’nin pek çok bölgesinden gelmiş göçmenlere kucak açtı.
İsyan sürecinde Rum çeteler, Mora’nın sahil hattından iç bölgelere kadar tüm Müslüman köyleri bastı, erkekleri öldürürken, kadınlara da tecavüz etti.
Rum din adamları ise bu eylemleri çan çalıp destekledi ve bölgedeki tüm Rumları ayaklanmaya teşvik etti.
Kırsal bölgelerde hüküm süren vahşet, Müslüman Türkleri katliam korkusuyla Mora’nın merkezine yöneltti. Tripoliçe’deki Türklerin nüfusu birkaç ay içerisinde 40 bine kadar yükseldi.
Kalelere kapanarak açlıkla yüzleşen Türkler, güvenli tahliye karşılığında Rum çetelerine 5 milyon kuruş tutarında para ödemeyi kabul ederek kapıları açarak Yunan çetelerine teslim oldu.
Ancak bölgedeki Amerikan ve Avrupa elçilerini bile hayrete düşüren bir şekilde 40 bine yakın Türk’ün tamamını 3 gün boyunca katleden Rumlar, çoğu Türk 50 bin civarında Müslüman ve Yahudiyi yaktı.
Yaş ve cinsiyete ayrımı yapılmayan katliam
Katliamda, yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmazken, kadınlara ve çocuklara öldürülmeden önce işkenceler yapıldı.
10 binlerce Türkün öldürüldüğü katliamda, paralarını sakladığı düşünülen tutsaklara işkence edildi, kolları ve bacakları kesildi.
Hamile olan kadınların karınları kesildi. Haftalarca aç bırakılan Türk çocukları, yıkıntıların arasında yaşam mücadelesi verirken Yunanlar tarafından vuruldu.
50 bin Müslümandan hayatta kalan olmadı
Nisan 1821 tarihine kadar Mora Yarımadası’nda yaşayan 50 bin kadar Müslümandan hiçbiri kalmadı.
Bu süreçte Müslüman Türkler ya kaçtı ya da Yunanlar tarafından öldürüldü.
Yunan çete liderlerinden Theodor Kolokotronis, Mora’daki katliamlarda öne çıkan isimlerden biriydi. Yunanlar bu kişiyi “ulusal kahraman” olarak gördükleri için onun heykelini pek çok yere dikti. Türklerin kıyımdan geçirildiği Anabolu (Nafplion) kentinde ve Atina’daki eski parlamento binası önünde halen Kolokotronis’in heykelleri bulunuyor.
İngiliz tarihçi Walter Alison Phillips, Tripoliçe katliamı hakkında, şunları kaydetti:
“Üç gün boyunca şehrin sakinleri, bir vahşi çetenin kötülüğüne ve keyfine bırakıldı. Yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmadı. Kadınlar ve çocuklar, öldürülmeden önce işkencelere tabii tutuldu. Katliam o kadar büyüktü ki, Kolokotronis kapıdan hisara kadar atının ayaklarının yere hiç dokunmadığını söyledi. Şehirdeki Yunan zaferinden sonra yol kenarları cesetler ile doldu. Kadınların ve çocukların bulunduğu Müslüman kitleleri, yakınlardaki dağlarda sığır gibi doğrandı.”
“Ateşin üzerinde kızartıldılar”
Tarihçi William St. Clair ise, katliam sırasında Tripoliçe’de bulunan yabancı subayların gördüklerini şöyle anlattı:
“10 binin üzerinde Türk öldürüldü. Paralarını sakladığı düşünülen tutsaklara işkence edildi. Kolları ve bacakları kesildi ve ateşin üzerinde yavaş yavaş kızartıldılar. Hamile olan kadınların karınları kesildi, kafaları kesildi ve köpek kafaları bacaklarının arasına sokuldu. Cumadan pazara kadar hava çığlık sesleriyle doluydu.”
Yunan komutan Teodoros Kolokotronis ise anılarında bizzat 32 bin kişinin katledildiğini yazarken, cesetlerin çokluğundan atının şehir duvarlarından saraya kadar toprağa basmadığını söylemişti.