Kırım; Türk tarihinin en özel konularından biridir. Anadolu’nun stratejik güvenlik duvarı olarak tanımlanan Kafkasya ile birlikte en hassas noktasıdır. Yüzyıllardır var olan Rus yayılmacılığına ve emperyalist tehtide karşı Kırım toprakları kültürel ve siyasi olarak istikrarlı bir engelleyici duvar görevi görmüştür. Tartışmasız Kırım; tarihin ilk zamanlarından beri medeniyetlerin gözdesi olsa da bir şekilde Müslümanlar tarafından yükseltilen bir medeniyet coğrafyasıdır. Fakat bulunduğu konum itibariyle, sahip olduğu müstahkem limanı ile gerginliklerin hep ortasında kalmıştır. Selçuklular tarafından himaye edilen Kırım’ın en güçlü ve istikrarlı dönemi Osmanlı korumasındaki Kırım Hanlığı dönemidir. Karadeniz’in bir Osmanlı gölüne dönüşmesinde Kırım Hanlığının rolü çok büyüktür. Bugünkü Ukrayna ve Rusya topraklarının hemen sınırında; Türk ve Müslüman varlığının en müstesna temsili olarak bölgenin en kritik ve stratejik noktasındadır. İstanbul merkezli siyaset, kültür ve medeniyetin en güçlü simgelerinin ve örneklerinin bulunduğu bir coğrafyadır.
Sahip olduğu stratejik özellikleri dolayısıyla Kırım her zaman sistematik saldırıların muhatabı olmuştur. Osmanlının güç kaybetmesini fırsat bilen Ruslar bu bölgede tam anlamıyla bir hâkimiyet kurmak ve Karadeniz’de alan hâkimiyeti sağlamak amacıyla Kırım topraklarını ilk defa 1771’de işgal etmişlerdir. Bu dönemden sonra Kırım’da yaşayan Müslümanlar için zulüm günleri başlamıştır. Zulme rağmen yurdunda kalan ve mücadele eden Kırım Türklerinin bu mücadele döneminde binlerce Kırımlı şehit edildi, yazar ve aydın katledildi. İsmail Gaspıralı başta olmak üzere Kırım Milli Mücadelesinin önderleri işte tam da bu dönemde sesini yükseltti. Hatta o kadar yükseldi ki bu ses, tüm İslam coğrafyasının diriliş söylemini harekete geçirdi. Bu yeni ve güçlü milli söylem yeni bir Türk İslam Birliği söyleminin de odak noktası haline geldi.
Bolşevik ihtilali ile ümitlenen Kırım Türkleri kısa bir zaman sonra daha büyük bir hüsran ile muhatap oldular. Yeni Komünist Lenin Rusyası bölgeye büyük katliamlarla geri döndü. İkinci dünya savaşında bir de Alman işgaline muhatap olan Kırım’da kısa bir zaman sonra Lenin eliyle toplu sürgünler başlatıldı. Bu sürgün süreci, belirsizlik yaratılarak sürgün yollarında bir milleti yok etme projesi olarak uygulandı.
1954’te Kuruşçef döneminde Ukrayna’ya bırakılan Kırım toprakları Ukrayna’nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından nispeten özerk bir cumhuriyet olarak daha özgür bir döneme girmişse de bölgenin Türklerden arındırılması stratejisi çerçevesinde Rus baskısı devam etmiş ve sistematik olarak bölgeyi Ruslaştırma politikası çerçevesinde Rus nüfus taşınmış, ilerideki bir müdahalenin alt yapısını oluşturmak amacıyla bölgedeki halka Rus pasaportu verilmiştir. Rus baskısı ile nerdeyse yüz yılı aşkın zamandır bölge Türklerden arındırılmaya çalışılmaktadır. Türklerin tarihi yurdu olan bu bölge Ruslar tarafından istila edilmeye çalışılmaktadır.
2014 yılında Rusya tarafından koordine edilen sürecin ardından önce silah tehdidi ile Ukrayna’dan kopartılmış, ardından da Rusya’ya bağlanmıştır. Bir oldu-bittiye getirme sonucunda gayri kanuni bir şekilde istila edilmiş ise de ne Ukrayna hükümeti, ne de uluslararası kuruluşlar bu hain işgale yeterince seslerini yükseltememişlerdir. Türkiye haricinde neredeyse hiçbir yerden yeterince güçlü bir ses çıkmamıştır. Türkiye’nin resmi kayıtlara da soktuğu bu işgal sürecinin ne türden bir tehdidin ilk adımı olduğu görülememiştir. Bölge hızla Ruslaştırılırken, bölgedeki Rus yanlısı işbirlikçi unsurlar eliyle bölgedeki Müslüman Türk nüfusu daha da huzursuz edilmeye başlanmış, Türk siyasi liderlere siyasi baskı artmış, Ukrayna, Türkiye veya Avrupa’ya göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Bu Kırım Türkleri açısından tam olarak bir esaret dönemidir.
Bugün Ukrayna’da yaşanan Ukrayna-Batı İttifakı ve Rusya arasındaki savaş aslında Kırım’ın işgali ile başlamıştır. Bugün milletimizin tarihi toprakları bir savaş içindedir. Kardeşlerimizin bir kısmı Ukrayna’da bir kısmı Türkiye’de büyük bir kısmı ise yurtlarını bırakmadıkları için Kırım’da Rus zulmü altındadır. Bugün bölgede ve Rus işgali altında yaşayan kardeşlerimiz Rus’lar tarafından seferberlik çağrısı ile zorla orduya alınmaya çalışılmaktadır. İşgalcisinin yanında savaşmak gibi haince bir baskının altında kalmaktadır. İşgalden kaynaklanan zorluklar yetmiyormuş gibi bir de hain bir işgal ve savaşın askeri haline getirilmeye çalışılmaktadırlar.
İşte bu sebeple Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği; Türk Dünyasının zorluk içinde bulunan topraklarına kayıtsız kalmama bilinci ile Kırım Diasporasının önemli kuruluşları ile bir ortak çağrıya ev sahipliği yapmıştır. “Kırım’ın İşgaline Güncel Bir Bakış” başlığı ile yapılan toplantıya Kırım Derneği, Kırım Vakfı, Kırım Haber Ajansı, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi destek vermişlerdir.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi ev sahipliğinde HBVÜ İİBF 100. Yıl Kültür Merkezi’nde Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Enver AYDOĞAN’ın oturum başkanlığında, Kırım Tatar Milli Meclis Üyesi ve Tavriya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gayana YÜKSEL, ASBÜ Öğretim Üyesi Dr. Filiz Tutku AYDIN, AVİM Kıdemli Analisti Dr. Turgut Kerem TUNCEL’in konuşmacı olarak katıldığı, Ankara Sivil Toplum Kuruluşları Platformu bünyesindeki 350 civarında STK’nın da verdiği çok büyük bir katılım desteği ile Kırım’da yaşanan işgal ve bugün devam eden hassas süreci gündem yapan bir sergi ve panel programı düzenlenmiştir. Ülkemiz kamu kurum ve kuruluşlarının da katkı verdiği programa, Ukrayna’nın Türkiye büyükelçisi de iştirak etmiştir.
Bu toplantının en temel iddiası Ukrayna’da devam eden bu savaşın Kırım’ın işgali ile başladığı gerçeğinin herkes tarafından kabul edildiğinin ilanıdır. Eğer Kırım’ın işgali ile uluslararası destek verilmiş olsaydı bugün yaşananlar belki de yaşanmayacaktı. Bu büyük gerçeğin kabul edilmesi Kırım’ın geleceği açısından da çok önemlidir. Tartışmasız Kırım ile Ukrayna arasında savaş döneminde artan bir kader birlikteliği oluşmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu hassas süreci yakinen takip etmekte ve savaşla ilgili dengeli bir politika izlemektedir. Bunun yanında bu savaşın bir işgal olduğu gerçeğini dillendirmekte ve Ukrayna’ya yönelik desteklerini sürdürmektedir. Bunun yanında ülkemiz kuruluşları eliyle Kırım’a destek verilmeye çalışılmaktadır. Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği’nin ilgili birimleri de bu süreci yakinen takip etmekte ve Kırım Türklerinin yanında olduğunu her zeminde ifade etmektedir. Bu tarihi toplantı zamanlama olarak bu hassas desteğin ulusal ve uluslararası bir açık ilanı olarak yapılmıştır.
Bugün bölgede yaşanan en önemli sıkıntılardan biri de İşgal edilmiş kırım topraklarında işgalci güç olan Rusya eliyle seferberlik çağrısı yapılmasıdır. İşgalcisi tarafından zorla silahaltına alınan kardeşlerimize yönelik bu ahlaksız tutumu asla kabul etmiyoruz. Bu seferberlik çağrısını meşru, hukuki ve vicdani görmediğimiz gibi asla kabul etmiyoruz.
Elbet bu savaş süreci bitecek ve inşallah Kırım eski özerk statüsüne kavuşacaktır. Bu savaşın zaferle neticelenmesi ve Kırım’ın özgürlüğüne kavuşması ve Rus emperyalizmi ya da bir başka emperyalist tahakkümün olmadığı özgür Kırım en büyük arzumuzdur. Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği olarak, akrabalarımız ve kardeşlerimiz için, özgür Kırım için elimizden geleni yapacağız.Kırım; Türk tarihinin en özel konularından biridir. Anadolu’nun stratejik güvenlik duvarı olarak tanımlanan Kafkasya ile birlikte en hassas noktasıdır. Yüzyıllardır var olan Rus yayılmacılığına ve emperyalist tehtide karşı Kırım toprakları kültürel ve siyasi olarak istikrarlı bir engelleyici duvar görevi görmüştür. Tartışmasız Kırım; tarihin ilk zamanlarından beri medeniyetlerin gözdesi olsa da bir şekilde Müslümanlar tarafından yükseltilen bir medeniyet coğrafyasıdır. Fakat bulunduğu konum itibariyle, sahip olduğu müstahkem limanı ile gerginliklerin hep ortasında kalmıştır. Selçuklular tarafından himaye edilen Kırım’ın en güçlü ve istikrarlı dönemi Osmanlı korumasındaki Kırım Hanlığı dönemidir. Karadeniz’in bir Osmanlı gölüne dönüşmesinde Kırım Hanlığının rolü çok büyüktür. Bugünkü Ukrayna ve Rusya topraklarının hemen sınırında; Türk ve Müslüman varlığının en müstesna temsili olarak bölgenin en kritik ve stratejik noktasındadır. İstanbul merkezli siyaset, kültür ve medeniyetin en güçlü simgelerinin ve örneklerinin bulunduğu bir coğrafyadır.
Sahip olduğu stratejik özellikleri dolayısıyla Kırım her zaman sistematik saldırıların muhatabı olmuştur. Osmanlının güç kaybetmesini fırsat bilen Ruslar bu bölgede tam anlamıyla bir hâkimiyet kurmak ve Karadeniz’de alan hâkimiyeti sağlamak amacıyla Kırım topraklarını ilk defa 1771’de işgal etmişlerdir. Bu dönemden sonra Kırım’da yaşayan Müslümanlar için zulüm günleri başlamıştır. Zulme rağmen yurdunda kalan ve mücadele eden Kırım Türklerinin bu mücadele döneminde binlerce Kırımlı şehit edildi, yazar ve aydın katledildi. İsmail Gaspıralı başta olmak üzere Kırım Milli Mücadelesinin önderleri işte tam da bu dönemde sesini yükseltti. Hatta o kadar yükseldi ki bu ses, tüm İslam coğrafyasının diriliş söylemini harekete geçirdi. Bu yeni ve güçlü milli söylem yeni bir Türk İslam Birliği söyleminin de odak noktası haline geldi.
Bolşevik ihtilali ile ümitlenen Kırım Türkleri kısa bir zaman sonra daha büyük bir hüsran ile muhatap oldular. Yeni Komünist Lenin Rusyası bölgeye büyük katliamlarla geri döndü. İkinci dünya savaşında bir de Alman işgaline muhatap olan Kırım’da kısa bir zaman sonra Lenin eliyle toplu sürgünler başlatıldı. Bu sürgün süreci, belirsizlik yaratılarak sürgün yollarında bir milleti yok etme projesi olarak uygulandı.
1954’te Kuruşçef döneminde Ukrayna’ya bırakılan Kırım toprakları Ukrayna’nın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından nispeten özerk bir cumhuriyet olarak daha özgür bir döneme girmişse de bölgenin Türklerden arındırılması stratejisi çerçevesinde Rus baskısı devam etmiş ve sistematik olarak bölgeyi Ruslaştırma politikası çerçevesinde Rus nüfus taşınmış, ilerideki bir müdahalenin alt yapısını oluşturmak amacıyla bölgedeki halka Rus pasaportu verilmiştir. Rus baskısı ile nerdeyse yüz yılı aşkın zamandır bölge Türklerden arındırılmaya çalışılmaktadır. Türklerin tarihi yurdu olan bu bölge Ruslar tarafından istila edilmeye çalışılmaktadır.
2014 yılında Rusya tarafından koordine edilen sürecin ardından önce silah tehdidi ile Ukrayna’dan kopartılmış, ardından da Rusya’ya bağlanmıştır. Bir oldu-bittiye getirme sonucunda gayri kanuni bir şekilde istila edilmiş ise de ne Ukrayna hükümeti, ne de uluslararası kuruluşlar bu hain işgale yeterince seslerini yükseltememişlerdir. Türkiye haricinde neredeyse hiçbir yerden yeterince güçlü bir ses çıkmamıştır. Türkiye’nin resmi kayıtlara da soktuğu bu işgal sürecinin ne türden bir tehdidin ilk adımı olduğu görülememiştir. Bölge hızla Ruslaştırılırken, bölgedeki Rus yanlısı işbirlikçi unsurlar eliyle bölgedeki Müslüman Türk nüfusu daha da huzursuz edilmeye başlanmış, Türk siyasi liderlere siyasi baskı artmış, Ukrayna, Türkiye veya Avrupa’ya göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Bu Kırım Türkleri açısından tam olarak bir esaret dönemidir.
Bugün Ukrayna’da yaşanan Ukrayna-Batı İttifakı ve Rusya arasındaki savaş aslında Kırım’ın işgali ile başlamıştır. Bugün milletimizin tarihi toprakları bir savaş içindedir. Kardeşlerimizin bir kısmı Ukrayna’da bir kısmı Türkiye’de büyük bir kısmı ise yurtlarını bırakmadıkları için Kırım’da Rus zulmü altındadır. Bugün bölgede ve Rus işgali altında yaşayan kardeşlerimiz Rus’lar tarafından seferberlik çağrısı ile zorla orduya alınmaya çalışılmaktadır. İşgalcisinin yanında savaşmak gibi haince bir baskının altında kalmaktadır. İşgalden kaynaklanan zorluklar yetmiyormuş gibi bir de hain bir işgal ve savaşın askeri haline getirilmeye çalışılmaktadırlar.
İşte bu sebeple Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği; Türk Dünyasının zorluk içinde bulunan topraklarına kayıtsız kalmama bilinci ile Kırım Diasporasının önemli kuruluşları ile bir ortak çağrıya ev sahipliği yapmıştır. “Kırım’ın İşgaline Güncel Bir Bakış” başlığı ile yapılan toplantıya Kırım Derneği, Kırım Vakfı, Kırım Haber Ajansı, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi destek vermişlerdir.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi ev sahipliğinde HBVÜ İİBF 100. Yıl Kültür Merkezi’nde Hacı Bayram Veli Üniversitesi İİBF Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Enver AYDOĞAN’ın oturum başkanlığında, Kırım Tatar Milli Meclis Üyesi ve Tavriya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gayana YÜKSEL, ASBÜ Öğretim Üyesi Dr. Filiz Tutku AYDIN, AVİM Kıdemli Analisti Dr. Turgut Kerem TUNCEL’in konuşmacı olarak katıldığı, Ankara Sivil Toplum Kuruluşları Platformu bünyesindeki 350 civarında STK’nın da verdiği çok büyük bir katılım desteği ile Kırım’da yaşanan işgal ve bugün devam eden hassas süreci gündem yapan bir sergi ve panel programı düzenlenmiştir. Ülkemiz kamu kurum ve kuruluşlarının da katkı verdiği programa, Ukrayna’nın Türkiye büyükelçisi de iştirak etmiştir.
Bu toplantının en temel iddiası Ukrayna’da devam eden bu savaşın Kırım’ın işgali ile başladığı gerçeğinin herkes tarafından kabul edildiğinin ilanıdır. Eğer Kırım’ın işgali ile uluslararası destek verilmiş olsaydı bugün yaşananlar belki de yaşanmayacaktı. Bu büyük gerçeğin kabul edilmesi Kırım’ın geleceği açısından da çok önemlidir. Tartışmasız Kırım ile Ukrayna arasında savaş döneminde artan bir kader birlikteliği oluşmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu hassas süreci yakinen takip etmekte ve savaşla ilgili dengeli bir politika izlemektedir. Bunun yanında bu savaşın bir işgal olduğu gerçeğini dillendirmekte ve Ukrayna’ya yönelik desteklerini sürdürmektedir. Bunun yanında ülkemiz kuruluşları eliyle Kırım’a destek verilmeye çalışılmaktadır. Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği’nin ilgili birimleri de bu süreci yakinen takip etmekte ve Kırım Türklerinin yanında olduğunu her zeminde ifade etmektedir. Bu tarihi toplantı zamanlama olarak bu hassas desteğin ulusal ve uluslararası bir açık ilanı olarak yapılmıştır.
Bugün bölgede yaşanan en önemli sıkıntılardan biri de İşgal edilmiş kırım topraklarında işgalci güç olan Rusya eliyle seferberlik çağrısı yapılmasıdır. İşgalcisi tarafından zorla silahaltına alınan kardeşlerimize yönelik bu ahlaksız tutumu asla kabul etmiyoruz. Bu seferberlik çağrısını meşru, hukuki ve vicdani görmediğimiz gibi asla kabul etmiyoruz.
Elbet bu savaş süreci bitecek ve inşallah Kırım eski özerk statüsüne kavuşacaktır. Bu savaşın zaferle neticelenmesi ve Kırım’ın özgürlüğüne kavuşması ve Rus emperyalizmi ya da bir başka emperyalist tahakkümün olmadığı özgür Kırım en büyük arzumuzdur. Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği olarak, akrabalarımız ve kardeşlerimiz için, özgür Kırım için elimizden geleni yapacağız.